SÖYLEŞİ – Ulaş Mimarlık’la Sohbet Ettik

Cephe Bülteni: Ofis olarak gerçekleştirdiğiniz projeleri biraz anlatır mısınız?

Ulaş Kelle: Genelde özellikli yapıların tasarımlarını gerçekleştirdiğimiz bir dönemdeyiz. Kullanıcısı ve ihtiyaçları tanımlı olan, belirli talepleri ve beklentileri olan yapılar üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktayız. Üniversiteler için çalıştığımız eğitim yapıları genellikle AR-GE yapıları, ayrıca endüstriyel üretim yapan firmaların üretim tesisleri ve idari ofisleri gibi projeler de diğer yoğunlaştığımız konular.

İtü Bisiklet Evi, Görsel: © Ulaş Mimarlık
İtü Bisiklet Evi, Görsel: © Ulaş Mimarlık

İhtiyaç programı oldukça geniş olan ve farklı bileşenlere sahip eğitim yapıları üzerine tasarımlarınız mevcut. Bu tipoloji aslında içeriği ve kullanıcısı açısından da ilgi çekici bir noktada duruyor. Bu anlamda sizin ortaya koyduğunuz mimari dil ve söylem nedir?

UK: Tasarımını gerçekleştirdiğimiz eğitim yapıları genelde belirli teknik özelliklere sahip yapılar. Örneğin araştırma laboratuvarları donanım ve tasarım anlamında belirli talepleri karşılaması gereken ilişkiler ağının birer parçası konumundalar. Bu özellikleri, çalıştığımız projeleri çözümü daha zor problemler haline getirse de gerek alışkanlıklarımız gerekse bu süreçte edindiğimiz yeni bilgilerin heyecanı bu süreci bizim açımızdan zevkli ve öğretici hale getirebiliyor.

Üretim tesisleri için de benzer durumlar geçerli aslında. Uzun yıllar üretim yapılacak, yaşayacak bir organizma tasarlarken esnek olmak ve zamanın ne gibi getirileri olacak, iyi hesaplamak gerekebiliyor. Projelerini yaptığımız tesislerin bazı bölümleri daha yapı hizmete geçmeden değişmek durumunda kalabiliyor. Bu değişkenlik bizim, proje için yola çıkarken kabul ettiğimiz en önemli tasarım girdilerinden birisi. Bu sürekli devinim tasarımda bizi de çok katmanlı bir bakış açısına yöneltiyor. Mimarın aklına gelen bir tasarımın müşteriye kabul ettirilmesi şeklinde geçen bir tasarım süreci yaşamıyoruz, aksine, olası sorunlarını ve çözüm olanaklarını tartıştığımız bir proje süreci yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz her proje sürecinin bu şekilde bir hikayesi olmuş oluyor.

Aslında başka bir deyişle bizim yaptığımız tasarımlar daha çok kitle üretimi (mass product) değil de müşteri üretimi (custom product) şeklinde gerçekleşiyor. Bunun getirisi olarak tasarımın her türlü girdisine hakim olmanız ve her türlü detayı kullanıcı ile beraber proje aşamasında çözmeniz gerekiyor. Teknik altyapının ve kullanıcı ihtiyaçlarının zamanla değişkenlik gösterebilmesi gibi durumlara hazırlıklı olmanız gerekiyor.

İtü Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Ar-Ge Binası, Görsel: © Ulaş Mimarlık
İtü Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Ar-Ge Binası, Görsel: © Ulaş Mimarlık

Bir binanın cephesi bir bakıma o binanın kimliğini ortaya koyuyor, ya da en azından yaygın kanı bu yönde. Bu anlamda cephe tasarımı hem estetik kaygıları olan hem de tasarımın genel çerçevesi ile uzlaşan işlevsel bir kararlar bütünü olabilir. Siz bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz, cephe tasarımı mimarinin hangi noktasında konumlanıyor?

UK: Cephe, bir yapının insan ile kurulan ilişkisinde ilk ve en etkin bileşen. Yapının önünden geçen insan için ilk fikir cepheden kaynaklanıyor. Yine aynı şekilde yapının bulunduğu yere yaptığı katkı en çok cephe üzerinden yorumlanabiliyor. Kullanıcı açısından da değişmeyecek ilk intiba her zaman için öncelikle cepheden başlayabiliyor.

Elbette, bir endüstriyel ürünün ambalajının ürünün kendisinden daha umut verici bir tasarıma sahip olması gibi bir sorunsalı da göz ardı edemeyiz. Ürünün her noktasına ve işlevine gösterilmesi gereken özen göz ardı edilerek gerekli noktalara yeteri kadar önem verilmemişse ürün de tam bitmemiş olabiliyor. İçinde bulunduğumuz hızlı tüketim döneminin bir sonucu olarak yapının tasarımına ve yapıyı okumaya ayrılan zamanın azlığı biraz da ambalajı ön plana atıyor. Gereksiz yere sorumluluğunu artırıyor. Aslında olması gereken yapının bir bütün olduğunu kabul etmek, cephe de o bütün içinde değerlendirilmesi gereken bir öğe tabi ki. Bizim bakış açımıza göre yapının bütüncül tasarımı ile cephe ayrılmaz bir bütündür, belki de bu yüzden cepheyi ayrı bir mimarın tasarladığı durumlar bize fazlasıyla “garip” geliyor. Ya da yola bakan cephenin daha “özen gösterilen” cephe olması da yine yanlış bulduğumuz konulardan biri.

İtü Fen Edebiyat Fakültesi Yenileme Projesi, Fotoğraf: © Ulaş Mimarlık
İtü Fen Edebiyat Fakültesi Yenileme Projesi, Fotoğraf: © Ulaş Mimarlık

İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Yenileme Projesi, Fotoğraf: © Ulaş Mimarlık

İklim koşulları ve çevresel faktörler için ilk temas noktasının cepheler olması da bu anlamda bir diğer önemli konu. Artık binaların konfor koşulları cepheye eskisinden daha da bağlı durumda. Bunula birlikte önem kazanan diğer bir konu başlığı da işletme maliyetleri ve doğayı korumak adına karbon salınımı açısından daha doğru bileşenleri tasarımda kullanmak. Kullanım süreleri düşünüldüğünde cephelere ayrılan bütçeler de bu paralelde artış gösteriyor. Gelişen teknoloji ve sistemler cephe tasarımında önemli farklılıklar oluşturabiliyor. Bu durumların sonucu olarak inşaat sektöründeki genel kanı, cepheleri yapıların en önemli öğeleri haline getiriyor olabilir.

  • Ulaş Mimarlık
  • A: Nispetiye Cad. No:110/8 Etiler Beşiktaş / İSTANBUL
  • T: 0 212 327 76 89
  • F: 0 212 327 65 99
  • M: info@ulasmimarlik.com